15 Mart 2018 | 23:26:08

Mesaj konusu : Diyanet cuma hutbesi 16 Mart 2018 , 16.03.2018 MİLLETİMİZİN VAROLUŞ MÜCADELESİ:
ÇANAKKALE ZAFERİ
hutbesi vaaz hakkında bilgi bilgi edinelim....



"Cum'a günü öğlen namazı vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kılınan iki rekat farz-ı ayn namaz. "

Cum'a Arapça bir isim olup, "toplanma, bir araya gelme, toplu dostluk" anlamlarına gelir. Sözlükte cumua ve cumea şeklinde de okunur. Bir terim olarak perşembe günü ile cumartesi arasındaki günün adı olduğu gibi, aynı gün öğle vaktinde kılınan iki rekat farz namazın da adıdır. Cum'a gününe, müslümanların ibadet için mescidde toplanmaları sebebiyle bu isim verilmiştir (Zebidî, Tâcu'l-Arüs, V, 306; Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, XVIII, 97, 98).


"Bir kimse Cum'a günü gusleder, elinden geldiği kadar temizlenir, yağ veya koku sürünür, sonra mescide gider bulduğu yere oturur ve namazını kılar, hutbeyi dinlerse; geçen Cum'a'dan o Cum'a ya kadar işlemiş olduğu günahları affolunur. " (Buhârî, Cumua, 6)

Cum'a namazının farziyyeti Kitab, Sünnet ve icmâ-i ümmet ile sabittir. Cum'a sûresinin dokuzuncu âyetinde Cenâb-ı Allah şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler, Cum'a günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah'ı anmağa koşun; alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. "

İbn Mâce'de mevcut Hz. Câbir (r.a.)'den rivâyet edilen şu hadis, Cum'a'nın farziyyetinin sünnetle delilidir:

"Ey insanlar, ölmeden önce Allah'a tövbe ediniz. (Başka işlerle) meşgul olmadan önce de sâlih ameller işlemeye çalışınız. Allah'ı çokça zikretmek ve gizli ve açık olarak çokça sadaka vermek suretiyle sizin ile Rabbiniz arasındaki bağı güçlendiriniz. (Böyle yaparsanız) hem rızıklanırsınız. hem de (Allah tarafından) hatırınız hoş tutulur. Şunu biliniz ki: Yüce Allah şu bulunduğum makamda, şu günümde, şu ayımda ve şu yılımda sizlere Cum'a'yı farz kılmış bulunuyor. Ve bu kıyâmete kadar böylece devam edecek. Benim hayatımda, ya da benden sonra adaletli yahutta zâlim bir imamı bulunduğu halde, onu hafife alarak yahut ta inkâr ederek kim terkederse; Allah, onun iki yakasını bir araya getirmesin, hiç bir işini mübarek kılmasın. Haberiniz olsun, böyle bir kimsenin ne namazı vardır ne zekâtı, ne haccı, ne orucu ve ne de iyiliği Tâ ki tövbe edinceye kadar. Artık kim tövbe ederse, Allah, onun tövbesini kabul etsin. Şunu da biliniz ki: Hiç bir kadın bir erkeğe imam olmasın. (Okuması düzgün olmayan bir bedevî) Arap, bir muhacirin önüne geçip imam olmasın. Fâcir bir kimse de, kılıcından ya da copundan korktuğu bir zorbanın kendisini zorlaması hali dışında da mü'min bir kimseye imam olmasın. " (İbn Mâce, Sünen, İstanbul 1401, I, 343, Hadis no: 1081).

16 Mart 2018 Cuma, Türkiye Geneli Cuma Hutbesi

MİLLETİMİZİN VAROLUŞ MÜCADELESİ:
ÇANAKKALE ZAFERİ
Muhterem Müminler!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
buyurmaktadır: “Hicret edenlerin, yurtlarından
çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğratılanların,
savaşanların ve öldürülenlerin, işte onların günahlarını
elbette sileceğim. Andolsun ki, Allah katından bir mükâfat
olarak onları altından ırmaklar akan cennetlere
koyacağım. Şüphe yok ki nimetin güzeli Allah katındadır!”
1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz
(s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Allah, sadece kendi yolunda
cihad etmek ve kelime-i tevhidi doğrulamak üzere yola
çıkan kimseyi cennete sokmaya veya çıktığı evine sevap ve
ganimet ile döndürmeye kefil olmuştur.”
2
Aziz Müminler!
Vatan, insanın yuvasını kurduğu ve huzur bulduğu
yerdir. Baskı ve zulümden uzak, güven içinde özgürce yaşanan
topraktır. Vatan sevgisi, Yüce Allah’ın kalplerimize nakşettiği
benzersiz bir duygudur. Kahraman ecdadımız soylu bir
mücadeleyle bu vatanı müdafaa ederken imanından güç almış,
vatan sevgisiyle ayakta kalmıştır. Onlar, ezanımız
dinmesin, bayrağımız inmesin, namusumuz çiğnenmesin diye
canlarını feda etmekten kaçınmamıştır. Zira vatanı savunmak,
bir milletin sahip olduğu maddî ve manevî bütün değerleri
savunmaktır. Mukaddesâtı savunmanın karşılığı ise ya gazilik
ya da şehitliktir.
Muhterem Müminler!
Şehitlik, öyle ulvi bir makamdır ki, Rabbimiz tarafından
övülmüş, Peygamberimiz tarafından arzulanmıştır. Şehitlik
yeryüzünde hakkın, hakikatin ve adaletin hâkim olması için
varlığını ortaya koymaktır. Kötülüğün ve zulmün karşısında
iyiliğe ve barışa şahit olmaktır. Bu şehadetin mükâfatı, dünya
hayatında şeref, ahirette ise cennettir. Şehitler diridir, ölmezler,
onlara “ölü” denmez. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle
buyurmaktadır:
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır,
onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.”
3
Aziz Müminler!
Tarihin akışını değiştiren nice şanlı zaferler vardır.
Çanakkale zaferi de bunlardan biridir. Yüreği sarsılmaz bir
imanla ve vatan aşkıyla çarpanların, hayâsızca bir işgale
gövdesini siper ettiği yerdir Çanakkale. Mehmetçiğin “Ölürsem
şehit, kalırsam gazi” parolasıyla istiklali ve istikbali uğruna
toprağa düştüğü yerdir Çanakkale. Enginlere sığmayıp taşan bir
milletin yeniden var oluş destanı yazdığı yerdir Çanakkale.

Anadolu’nun her köşesinden, Rumeli’den, Bağdat’tan,
Şam’dan, Üsküp’ten, Bosna’dan kopup gelmiş, dilleri ve
renkleri farklı ama davaları aynı olan bir milletin omuz omuza
verdiği mücadelenin adıdır Çanakkale. Kadınıyla erkeğiyle
ecdadımızın taşıdığı bir sancak, her karışında o aziz ruhu
barındıran bir topraktır Çanakkale.
“…Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi
adaletsiz davranmaya itmesin…” 4 ayetini düstur edinen
Mehmetçiğin yaralı düşman askerine su içirip onu sırtında
taşıdığı, esir düşenlere insanca davrandığı, dünyaya savaş
ahlakını öğrettiği yerdir Çanakkale.
Çanakkale “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer
inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”
5 müjdesinin
tecelli ettiği yerdir.
Aziz Müminler!
Birlik, beraberlik ve kardeşliğimize kastedenler dün
olduğu gibi bugün de hiçbir vicdâni ve ahlakî değer tanımadan
üzerimize gelmektedir. Terör örgütleri ve zulüm çeteleri, aziz
milletimizin huzurunu, birliğini ve dirliğini bozmaya
çalışmaktadır. Ancak, aramıza fitne tohumları ekmeye,
irademizi ve basiretimizi zayıflatmaya uğraşanların sonu
hüsran olacaktır. İmanımızdan aldığımız güç ve tarihimizden
aldığımız ilhamla bizler bugün de barışı, huzuru, kardeşliği ve
adaleti tesis etmek için mücadele etmekteyiz.
Öyleyse Aziz Kardeşlerim!
Tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, bizi biz yapan ve
bugünlere getiren zaferlerimizi unutmayalım, unutturmayalım.
Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhu, şühedâ fışkıran toprağımızın
izzetini evlatlarımıza öğretelim. Ecdadımızın emanetine sahip
çıkalım. Bu emaneti aynı bilinç ve idealle yarınlara taşıyalım.
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Pazartesi günü bir kez daha rahmet, bereket
ve bağışlanma mevsimi olan üç aylara kavuşmanın sevincini
yaşayacağız. Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece de Regâib
Kandili’ni idrâk edeceğiz. Yüce Rabbimiz üç ayları en güzel
şekilde değerlendirmeyi, rızasını kazanmış olarak hep birlikte
Ramazan’a kavuşmayı cümlemize nasip eylesin. Dinimiz ve
mukaddesâtımız, vatanımız ve milletimiz, barışımız ve
esenliğimiz için can veren bütün şehitlerimize rahmet,
gazilerimize şifalar ihsan eylesin.
Kardeşlerim!
Bugün ülkemiz genelindeki tüm camilerde Diyanet İşleri
Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yurt içi ve yurt
dışında inşaatı devam eden camilerimiz için yardım
toplanacaktır. Yardımlarınızı bekliyoruz. Bununla birlikte “bir
tuğla da benim olsun” diyen kardeşlerimiz CAMİ yazıp 1379’a
mesaj göndererek 10 Türk lirası yardımda bulunabilirler.
Rabbim yardımlarınızı kabul eylesin.
Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi ile
bitiriyorum: “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını
hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır!”6

1 Âl-i İmrân, 3/195.
2 Buhari, Tevhid, 28.
3 Bakara, 2/154.
4 Maide, 5/8.
5 Âl-i İmrân, 3/139.
6 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, IV, 189.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

*************
Cum'a Namazının Farz Olmasının Şartları

Cum'a namazı; namaz, oruç, hac, zekât kelimeleri gibi, fıkıh usulü açısından "kapalı anlatım (mücmel)" özelliği olan bir terimdir. Bu yüzden onun kılınış şekil ve şartları âyet, hadis ve sahabe açıklamalarına ihtiyaç gösterir. Çünkü Allah elçisi "Namazı benim kıldığım gibi kılınız" (Buhârî, Ezan, 18; Edeb, 27) buyurmuştur.

Câbir b. Abdullah'ın naklettiği bir hadiste şartlar şöyle belirlenmişti:

"Allah'a ve âhiret gününe inananlara Cum'a namazı farzdır. Ancak yolcu, köle, çocuk, kadın ve hastalar bundan müstesnadır" (Ebû Dâvud, I, 644, H. No: 1067; Dârakutnî, II, 3; Bağavî, Şerhu's-Sünne, I, 225) Bu istisnaların dışında kalan her müslüman erkek bu namazla yükümlü demektir. Buna göre şartlar şöyledir:

A) Erkek olmak: Cum'a namazı kadınlara farz değildir. Ancak namazı cemaatle kılarlarsa bu yeterli olup, öğle namazını kılmaları gerekmez (es-Serahsî, II, 22, 23; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtâr, I, 591, 851-852).

B) Hür olmak: Hürriyetten yoksun bulunan esir ve kölelerle, ceza evindeki hükümlülere, Cum'a günü öğle namazını kılmaları yeterlidir. Cum'a namazı farz değildir. Ancak anlaşmalı (mükâteb) kölelerle, kısmen azad edilmiş kölelere farzdır. Kendisine Cum'a namazı farz olmayan köle esir veya mahkumlar her ne sûretle olursa olsun, Cum'a'yı kılmış olsalar, sahih olur.

C) Mukîm olmak: Yolcuya Cum'a namazı farz değildir. Çünkü o, yolda ve gittiği yerlerde genel olarak güçlüklerle karşılaşır. Eşyasını koyacak yer bulamaz veya yol arkadaşlarını kaybedebilir. Bu sebeple ona bazı kolaylıklar getirilmiştir.

D) Hasta olmamak veya bazı özürler bulunmamak: Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimselere Cum'a farz olmaz. Yine, hasta bakıcı, aciz ihtiyar, gözü görmeyen, ayaksız, kötürüm ve müslümanlar Cum'a'yı kılarken onların güvenliğini sağlamakla görevli olan emniyet nöbetçisi gibi özrü bulunanlar, vakit bulunca öğle namazı kılmakla yetinirler. Ancak bu kimseler cemaatle Cum'a namazına katılırlarsa yeterli olur (es-Serahsî, II, 22, 23; İbnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, I, 417)

Ayrıca, düşman korkusu, şiddetli yağmur ve çamur, ağır bir hastaya bakma gibi özürler de Cum'a namazını kılmamayı mübah kılan özürlerdir. Körün, elinden tutup camiye götürecek kimsesi olursa, Cum'a'yı kılması İmam Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre farz olur. Üzerlerine Cum'a namazı kılması farı olmayan müslüman kimseler, Cum'a'yı kılmaya imkan bularak kılsalar, vaktin farzını eda etmiş olurlar, artık o günün öğle namazını kılmaları gerekmez. Cum'a namazı kılmaları farz olmayan kimseler, bulundukları bölgede Cum'a namazı kılınıyor ise, öğle namazını cemaatle değil, yalnız başlarına kılarlar. Bulundukları bölgede Cum'a namazı kılınmıyor ise, öğle namazlarını cemaatle kılabilirler...

İslam Ansiklopedisi , Şamil Yayınları



🖋 Yazar :Sevdali1
Mesaj: 1000+



Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group