3 Mart 2009 | 16:50:28


Bismillahirrahmanirrahim(Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın Adıyla)

Allah-u Teâlâ'ya sonsuz hamd ve senâ, Resülüllâh'a âline ve ashâbına salât ve selâm olsun.


Müminler Allah'ın Dünyada da Karşılık Verebileceğini Bilirler



Kuran'da, Allah'ın kimi insanları işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırmasıyla ilgili pek çok örnek aktarılmıştır. Allah kendilerine birçok fırsat verdiği halde inkarda direnen insanlar, yaptıklarının karşılığını daha dünyadayken almışlar ve insanların gözleri önünde ibret kılınmışlardır.

Bu ibret kılınma, kendisine Allah büyük bir mülk ve hazine verdiği için şımaran ve büyüklüğe kapılan Karun'un kıssasında özellikle vurgulanır. İnsanlar önce güç sahibi sandıkları Karun'a büyük bir hayranlık duymuşlar ama sonra Allah'a karşı korkusuzca büyüklenmesinden dolayı uğradığı sonu görünce gerçeği anlamışlardır. Karun azgınlığının karşılığını kimsenin hiç ummadığı bir zamanda, görülmemiş bir şekilde almış ve insanlara büyük bir ibret olmuştur:

Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler. (Kasas Suresi, 79)

Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar. (Kasas Suresi, 81-82)

Kuran'ın genelinde vurgulanan ve Karun kıssasında da özel olarak dikkat çekilen nokta, Allah'ın nice görkemli, güç sahibi toplulukları dünyada azaplandırması ve bununla insanlara Allah'ın azabından kendilerini koruyamayacaklarını göstermesidir. Bu gerçek başka birçok ayette bildirilmiştir:

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler... (Rum Suresi, 9)

... Bilmez mi ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır... (Kasas Suresi, 78)

Onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık, onlar mal bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler. (Meryem Suresi, 74)

Mümini diğer insanlardan farklı kılan şey tüm bunların şuurunda olup Allah'tan içi titreyerek korkması ve sakınarak hareket etmesidir. Bir hata ya da günah işlediğinde Allah'ın o anda bunun karşılığını vermeyeceğinden emin olamayacağı için hemen Allah'a yönelip tevbe eder, Allah'tan bağışlanma diler ve pişmanlığını dile getirir.

Mümin, Allah'tan çok korkar ama bununla birlikte Allah'ın sonsuz merhametine de güvenir. Bu, sadece ahireti düşünmenin getirmiş olduğu bir duyarlılıktır.

Allah Kuran'da bunun tam tersinden yani kendilerine azabın geldiğini gördükleri halde hiç üstlerine kondurmayan ve aynı tavırlarını devam ettiren insanların durumundan şöyle bahseder:

Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır, o kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar, onda acı bir azab vardır.Rabbinin emriyle herşeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte Biz, suçlu-günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız. (Ahkaf Suresi, 24-25)

Sonuç olarak Kuran'a baktığımızda görüyoruz ki yapılan hiçbir kötülük ve günah -tevbe edilip vazgeçilmediği sürece- Allah'ın yüce adaletinin gereği, karşılıksız kalmamaktadır. Ama bu karşılık, kimi zaman dünyada insanlara erişmekte, kimi zaman da hesap gününde ortaya çıkmaktadır. Nankörlük edip de yaptıklarından vazgeçmeyenler Allah'ın kendilerini bir anda yakalayabilecek azabından asla güvende olmamalıdırlar. Bu durum Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız. Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız. (İsra Suresi, 68-69)

Bir insan sorumsuzca bir yaşam süremez. Çünkü insan başıboş değildir. Allah'a karşı sorumludur. Bunu reddederse çok şiddetli bir karşılık görür. Tüm güç Allah'ın elindeyken böyle bir cürette bulunmak o kişinin Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edememesinden başka bir şey değildir. Çünkü Allah dilese o anda kişiden tüm nimetlerini çekip alabilir. Allah ayetlerinde insanlara, ellerindeki her türlü nimetin bir anda alınabileceğini şöyle hatırlatmıştır:

Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik, böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi. (Yasin Suresi, 66-67)

Gerçek budur, insan sahip olduğu herşeyi, aldığı her nefesi, yaşadığı her anı Allah'a borçludur. İşte müminler bu gerçeklerin farkında olduklarından, Allah'tan, Allah'ın sınırlarını aşmaktan daimi bir korku duyarlar.



🖋 Yazar :gonlumungulu
Mesaj: 1000+



Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group