İstikbali Kıble Nedir
İstikbâl-i kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. Müslümanların
kıblesi, Mekke'de bulunan Kâbe'dir. Kâbe denilince sadece bilinen bina değil,
bunun yanında, hatta daha öncelikle bu binanın bulunduğu yer kastedilir. Kâbe'yi
gözle gören kişi, bizzat Kâbe'ye yönelir. Kâbe'den uzakta olan kişi ise Kâbe'nin
bizzat kendisine değil, onun bulunduğu tarafa yönelir, yüzünü ve yönünü o tarafa
çevirir. Namazın amacı, kalbin mâsivâdan (Allah'tan başka her şeyden) ayrılıp
yalnızca Allah'a yönelmesidir. Elbetteki Allah herhangi bir yönle kayıtlı ve
sınırlı değildir. Fakat, kalbin huzur ve sükûnetini sağlamak bakımından, namazda
herkesin yöneleceği bir yönün tayin edilmesi, belirlenmesi gerekir. Zâhirde,
yüzümüzü Allah'ın evi olan Kâbe'ye çevirdiğimiz gibi, bâtınen de, Allah'ın
nazargâhı olan kalbimizi, gönlümüzü başka şeylerden çekip alarak, arındırarak
yalnız Allah'a yöneltmeli, Allah'tan başka şeyleri kalpten atmalıyız.
Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimsenin, yanında kıble yönünü bilen
birisi varsa ona sorması gerekir. Böyle biri varken ona sormayıp kendisi ictihad
ederek, yani kıble yönünü bulmaya çalışarak bir yöne yönelmiş ve yöneldiği
tarafın kıble yönü olmadığı ortaya çıkmış ise, namazı iade etmesi gerekir.
Kâbe'nin bulunduğu noktadan 45 derece sağa ve sola sapmalar kıbleden (Kâbe
yönünden) sapma sayılmaz. Sapma derecesi daha fazla olursa "kıbleye yönelme"
şartı aksamış olur.
Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimse, soracak birini bulamadığı takdirde
yıldız, güneş, rüzgâr gibi birtakım doğal alâmetlere dayanarak kıble yönünü
bulmaya çabalar ve kanaat getirdiği tarafa yönelerek namazını kılar. Namazı
kıldıktan sonra kıblenin kendi yöneldiği tarafta olmadığı ortaya çıksa bile,
kendisi bu yöne ictihad ederek, yani birtakım alâmetlere dayanarak bu sonuca
ulaştığı için, namazı yeniden kılması gerekmez. Fakat namaz esnasında kıble
yönünü anlaması halinde, namazını bozmadan o tarafa yönelir ve namazını
tamamlar.
Kıble yönünü bilmeyen kimse, birine sormadan veya kıblenin ne tarafta olduğunu
araştırma zahmetine katlanmadan (ictihad etmeden) rastgele bir tarafa yönelse,
namaz esnasında yöneldiği tarafın kesin olarak kıble tarafı olduğunu anlasa
namazı yeniden kılar. Çünkü namazın ilk kısmı şüpheli olduğu için, sağlam
kanaate dayalı ikinci kısım, şüpheli birinci kısım üzerine bina edilemez. Ancak
bu durumu namazı bitirdikten sonra anlayacak olursa, iade etmesi gerekmez. Ebû
Yûsuf'a göre her iki durumda da iade etmesi gerekmez.
İki kişi kıble cihetini araştırsa ve her biri ayrı bir yönün kıble olduğuna
kanaat getirse, bu durumda bunlar birbirlerine uyarak cemaatle namaz kılamazlar.
Her biri kendi tesbit ettiği kıbleye dönerek ayrı ayrı namazlarını kılarlar.
Bir kimse namazda iken bir özür olmaksızın göğsünü kıble tarafından çevirecek
olursa namazı bozulur. Yüzünü çevirecek olursa, derhal kıbleye dönmesi gerekir.
Bir kimse abdestsiz olduğunu zannederek namazdan ayrıldıktan sonra abdestli
olduğunu hatırlasa, isterse henüz mescidden çıkmamış olsun, namazı bozulmuş
olur. Fakat bir kimse mescidde namaz kılarken abdestinin bozulduğu zannıyla
kıbleden ayrılıp da daha mescidden çıkmadan abdestinin bozulmadığını anlasa,
İmâm-ı Âzam'a göre namazı bozulmuş olmaz. Ama bunu mescidden çıktıktan sonra
anlayacak olsa namazı ittifakla bozulur. Çünkü mekânın değişmesi bir özüre mebni
değilse, namazı iptal eder.
Hastalık veya düşman yahut yırtıcı hayvan korkusu gibi nedenlerle kıbleye dönme
imkânı bulamayan kimse, kendisi için en rahat olan tarafa döner.
“(Ey Resûlüm! Vahyin gelmesi için) yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Bunun için seni, râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ey mü’minler! Siz de her nerede olursanız, yüzünüzü namazlarda o mescit tarafına çevirin!” Bakara, 144.
Namazın Dışındaki Farzlar - İstkbali Kıble
Şerafeddin Kalay'ın Siyer Vakfı'nda düzenlenen Samed Medresesi kapsamında yapmış olduğu Fıkıh derslerinden; "Namazın Farzlarından İstikbâli Kıble" başlıklı dersi.