Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir
ibadettir.
Hac, kelime olarak, "yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça
ziyaret etmek" anlamlarına gelir.
Dini bir terim olarak hac, "Belirli bir zamanda usulüne uygun olarak ihrama
girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve
diğer bazı dini görevleri yerine getirmek" suretiyle yapılan ibadeti ifade eder.
Bu ibadeti yerine getirene hacı denir.
Hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur’an ve
Sünnette bildirilmiştir. Bu konuda tüm müslümanlar görüş birliği
içerisindedirler. Kur’an-ı Kerîm’de, "Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi
haccetmeleri insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır."(1) buyurulmuştur. Hz.
Peygamber de, “İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka
ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz
kılmak, zekat vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.”(2)
buyurmaktadır.
Hac, bilindiği şekliyle Hz.İbrahim’e kadar uzanan bir ibadettir. Kur’an ve
hadisler bize, Hz.İbrahim’in haccından, insanları hacca çağırmasından
bahsetmekte, (Hac 22/27-28) Kâbe’nin ve hac menasikinin tarihçesine işaret
etmektedir.
1 : Âl-i İmrân Suresi 97
2 : B8 Buhârî, Îmân, 2
Şerafeddin Kalay Hocamızın Siyer Vakfı Hadis Medresesi programlarında, "Ana Hatlarıyla Ahkâm Hadisleri" ana başlığı altında yapmış olduğu programlardan "Hac ve Umre" konulu programı