Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı
kanaması, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan
bedenî rahatsızlıklara ilmihal dilinde özür (mazeret), böyle kimselere de özürlü
kimse (mâzur, mâzure) denilir.
İslâm dini kolaylık ve rahmet dinidir. Namaz başta olmak üzere kişilerin
ibadetlerini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirebilmeleri hem bir görev
hem de bir haktır. Bu sebeple İslâm dini kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş,
ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntının
önlenmesini ilke edinmiştir. Bu sebepledir ki normal durumlarda abdesti bozan
şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin
ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Su bulunmadığında veya suyun kullanımının
sağlığa zararlı olduğu durumlarda teyemmüm imkânı, yaranın üstüne mesh hükümleri
de yine İslâm'ın hem namazı ferdin aslî görevi ve dinin direği saymasının hem de
kolaylık prensibinin birer örneğidir.
Yukarıda sayılan türde olup en az bir namaz vakti süresince devam eden bedenî
rahatsızlıklar özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır,
bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle,
onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vâcip, sünnet,
eda ve kazâ namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kâbe'yi tavaf edebilir,
Mushaf'ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş
olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin abdesti
özür hali dışında abdesti bozan ikinci bir sebeple de bozulur. Meselâ idrarını
tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şâfiî'ye göre özürlü
kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. Özürlü kimsenin bu sebeple
elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel
olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup
bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.
1. MESH
İslâm dini namazın ifasını dinin temel vecîbelerinden saymış olmasının yanı sıra
her türlü mükellefiyette zorluğu gidermeye ve kolaylığı temin etmeye de ayrı bir
önem vermiştir. Bunun bir örneği de, mükellefler için mest ve sargı üzerine mesh
yaparak abdest alma ve böylece üzerine düşen ibadetleri ifa etme imkânı getirmiş
olmasıdır.
Mesh, bir şey üzerinde eli gezdirmek, o şeyi elle silmek demektir. Fıkıhta mesh,
bir nevi hükmî temizlik işlemi olup abdestte elin ıslaklığıyla bir uzuv, mest
veya sargı üzerinde, teyemmümde ise yüz ve kollar üzerinde toprakla yapılan
sembolik temizlik çeşididir. Abdest alırken baş, boyun ve kulakların
meshedilmesi abdestin ilkten (aslî) hükmü, mest ve sargı üzerine mesh ise yıkama
yerine geçen (bedel, halef) bir işlemdir.
a) Mest Üzerine Mesh
Dinimizin ibadetlerde kolaylığı tercih etmiş olması sebebiyle, ayaklara mest vb.
giyildiğinde, abdest için bunun çıkarılması ve ayağın yıkanması istenmeyip
mestin üzerine mesh yapma câiz görülmüştür. Mest deri ve benzeri maddelerden
ayaklara giymek maksadıyla yapılan, ayakları topuklarla birlikte örten, içine su
geçirmeyecek veya yere konduğunda kendi kendine dik durabilecek bir ayakkabı
çeşididir. Ayakları aynı şekilde örten çizme, potin, kendisiyle yol
yürünebilecek dayanıklılıkta çorap ve boğazlı terlikler ve benzerleri de
Hanefîler'e göre mest hükmündedir. Devamlı olarak yerle temas halindeki çizme ve
ayakkabılara meshetmek yeterli olmayıp altında veya üzerindeki necis maddelerin
de temizlenmesi gerekir.
Abdest alırken mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığıyla bir
defa meshedilmesi gerekir ve yeterli olur. Bunun için mestin abdestli olarak
giyilmiş, mestin ayağın abdestte yıkanması gereken yerlerini tamamen kaplamış,
ayrıca dayanıklı ve sağlam bir maddeden yapılmış olması aranır. Mest ile
yaklaşık 6 kilometre yürünebilmesi veya bırakıldığında dik durabilmesi bu
dayanıklılık ve sağlamlığın ölçüsü olarak zikredilir. Mestin topuktan aşağı
kısmında, altında veya üstünde ayak parmaklardan üçü girecek şekilde bir
deliğin, yarık veya yırtığın bulunmaması, mestin içine su almaması da gerekir.
Üzerine deri kaplanmış veya altlarına pençe vurulmuş çorap üzerine mesh
edilebilir. Hanefî fakihlerinden Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed, altına pençe
vurulmuş olması şartını aramaksızın kalın ve içini göstermeyen dayanıklı keçe ve
yün çoraplar üzerine, bir grup fakih ise bu ?artlary da aramayarak çorap üzerine
meshedilebileceği görüşündedir. İbadetlerin ve onlara hazırlık mahiyetindeki
vecîbelerin yerine getirilmesinde bazı ölçüler belirlemeyi ve imkân dahilinde
kolaylık sağlamayı hedefleyen fakihler arasındaki bu tür görüş farklılıkları
mükellefe bu görüşlerden istediği tarzda bir kompozisyon oluşturma hakkını
vermekten ziyade ihtiyaç halinde kullanılabilecek ruhsatları göstermesi yönüyle
önem taşır.
Abdesti bozan durumlar mest üzerine meshi de bozar. Üzerine meshedilen mestin
ayaktan çıkması veya çıkarılması, mestin içine giren suyun bir ayağın yarıdan
fazlasını ıslatması, mesh süresinin sona ermesi meshi bozar. Mest üzerine meshin
süresi, yolcu olmayanlar için bir gün bir gece (24 saat), yolcular için üç gün
üç gecedir (72 saat). Bu süre, mestin abdestli olarak giyilmesinden sonra ilk
hadesten yani abdesti bozan ilk durumdan başlar. Bu süre dolduktan sonra,
ayaklar su ile yıkanarak abdest alınıp gerekiyorsa mest tekrar giyilmelidir. Öte
yandan, ayaklarını yıkamak suretiyle abdestli olan kimsenin bu abdesti devam
ettiği sürece mestleri çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestlerin üzerine
meshetmek suretiyle abdestli olup mestlerini çıkaran kimse, sadece ayaklarını
yıkayarak abdestini tamamlayabilir.
b) Sargı Üzerine Mesh
Üzerinde sargı bulunan bir organın abdest alırken su ile yıkanması sağlık
açısından zararlı ise, bu sargı çözülmeyip üzerinin meshedilmesiyle yetinilir.
Yapılan bu mesh o uzvu hükmen yıkama sayılır. Hatta mesh de zararlı ise ondan da
vazgeçilebilir. Sargının çoğunluğunu sadece bir defa meshetmek yeterlidir.
Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel olmadığı gibi bu
meshin süresi de yoktur. Özür hali devam ettiği sürece sargı üzerine
meshedilebilir. Sargı üzerine ikinci bir sargı sarılsa bu sargıya ayrıca
meshetmek gerekmez. Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra o sargı
değiştirilirse hüküm yine aynı olmakla birlikte yeni sargının meshedilmesi
müstehaptır. Üzerindeki ilâç, merhem bulunan yaraların meshi de sargı üzerine
mesh hükmündedir. Yaranın iyileşip sargının çıkarılması halinde sargı üzerine
yapılan mesh bozulmuş olur. Bu kimsenin şayet abdestli ise, sargı yerini
yıkamakla iktifa etmesi mümkün ise de yeniden abdest alması daha yerinde bir
davranış olur.
Doldurulmuş veya kaplanmış dişler de sargılı veya merhemli yara -veya suyun
deriye ulaşmasını engelleyen fakat çıkarılması zor olan boya vb.nin bulaştığı
organ- gibidir. Suyun kaplama ve dolguya ulaşması yeterlidir.
Kaynakça ; Diyanet İLMİHAL I İMAN VE İBADETLER
Abdestle ilgili bir ayet.
Kur'an-i Kerim Maide(*) Sûresinin 5/6 . Ayetinde
"Ey iman edenler! Namaza kalktiginizda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarinizi
yikayin, basinizi meshedin ve topuklara kadar ayaginizi yikayin.
Eger su bulamazsaniz temiz toprakla teyemmüm edin"