Hanefîler'e göre diğer ibadetler gibi oruç da farz, vâcip ve nâfile
çeşitlerine ayrılır.
Bu üçlü ayırım Hanefîler'in, dinen yapılması gerekli olan şeyleri farz ve vâcip
şeklinde iki kademeli bir ayırıma tâbi tutmuş olması sebebiyledir.
Diğer mezheplerde "vâcib" terimi ise her iki kategoriyi de içine alır. Nâfile
ise farz ve vâcip dışında kalan dinî ödevlerin genel adıdır.
FARZ ORUÇ
Farz olan oruç denince, ramazan orucu kastedilir ve zaten tayin edilmiş, önceden
belirlenmiş (muayyen) olan oruç da budur. Mazeretli veya mazeretsiz olarak
tutulamadığı zaman, başka bir zaman kazâ edilmesi de aynı şekilde farzdır.
Bunun dışında bir de kefâret olmak üzere tutulan oruç vardır. Ramazan orucunun
bozulması sebebiyle tutulması gereken kefâret orucu yanında ayrıca, zıhâr,
yanlışlıkla ve kaza ile adam öldürme, hacda ihramlı iken vaktinden önce tıraş
olma (halk) ve yemin için tutulacak olan kefâret oruçları da farz oruç
kapsamında değerlendirilmiştir. Kefâret orucu, yapılan bir hatanın cezası veya
telâfisi anlamını taşıdığından kişi için baştan belirlenmiş bir yükümlülük
olmayıp, buna sebebiyet vermesi halinde gündeme gelebilen ârızî bir yükümlülük
niteliğindedir. Bu bakımdan ramazan orucu "muayyen farz", diğerleri ise "gayr-i
muayyen farz" olarak nitelendirilir. Ramazan orucu sadece belirli bir vakitte,
yani ramazan ayında tutulabilirken, diğerleri oruç tutmanın mubah olduğu her
zaman tutulabilir.
Ramazan orucunun kazası da istenilen mubah günlerde tutabilir. Fakat İmam
Şâfiî'nin kazâya kalan orucun aynı yıl içerisinde kazâ edilmesi gerektiğine
ilişkin görüşü de dikkate alınarak, herhangi bir sebeple kazâya kalan orucu
mümkün olan en kısa zamanda tutmaya çalışmak uygun olur.
VÂCİP ORUÇ
Nezir (adak), kişinin dinen yükümlü olmadığı bir ibadeti yapmayı kendisi için
bir yükümlülük haline getirmesidir. Kişi, oruç tutmayı adamışsa, bu adak orucunu
tutması vâciptir. Adak adanırken, orucun tutulacağı gün belirlenmişse, meselâ
falan ayın falan günü gibi, bu muayyen bir vâcip olur ve orucun belirlenen günde
tutulması gerekir. Nezredilen itikâf orucu da belirli günde tutulacağı için
muayyen vâcip sayılır. Orucun tutulacağı gün belirlenmemişse gayr-i muayyen
vâcip olur ve dilediği mubah bir günde tutabilir.
Başlanmış nâfile bir orucun bozulması durumunda bunun kazâ edilmesi Hanefîler'e
göre vâciptir. Mâlikîler ise kazânın farz olduğunu söylemişlerdir. Şâfiî'ye ve
Mâlik'ten başka bir rivayete göre ise, nâfile orucun kazâsı gerekmez.
NÂFİLE ORUÇ
Farz ve vâcip olan oruçların dışında tutulan oruçlar nâfile oruç olarak
isimlendirilir. Daha önce namaz çeşitlerini ele alırken belirttiğimiz gibi,
nâfile, gereksiz anlamına değil, farz ve vâcip olanın dışında, kısaca gerekenin
dışında yapılan anlamına gelir. Daha fazla sevap kazanmak maksadıyla yapıldığı
için tabir câizse nâfile ibadet, bir bakıma fazla mesai yapmaktır. Nâfile
oruçların sünnet, müstehap, mendup veya tatavvu olarak adlandırıldıkları da
olur.
Nâfile oruç, mubah olan tüm günlerde tutulabilir. Ancak bazı günlerde oruç
tutmak daha faziletli görülerek bugünlerde oruç tutmak sünnet veya mendup kabul
edilmiştir. Peygamberimiz'in sıklıkla oruç tuttuğu veya oruç tutulmasını tavsiye
ettiği günler, kısaca oruç tutmanın mendup kabul edildiği belli başlı günleri
görelim.
Oruç Tutmanın Mendup Olduğu Günler
1. Şevval Orucu. Ay takviminde ramazan ayından sonraki ay, şevval ayıdır. Şevval
ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Bu oruçların bayramın hemen arkasından
peş peşe tutulması daha faziletli olmakla birlikte ay içerisinde aralıklı olarak
tutmak da mümkündür. Kazâ veya adak oruçlarının bugünlerde tutulmasıyla da aynı
sevap elde edilir.
Peygamberimiz'in, ramazanı oruçla geçirip buna şevvalden altı gün ilâve eden
kişinin bütün yılı oruçlu geçirmiş olacağı yönündeki ifadesini (Müslim, "Sıyâm",
204), "Kim iyi bir amel işlerse, kendisine bunun on katı ecir vardır" (el-En`âm
6/160) âyetiyle birlikte değerlendiren kimi âlimler, bire on hesabıyla, ramazan
orucunun on aya, altı gün şevval orucunun da altmış güne karşılık olduğunu ve bu
suretle bütün yılın oruçlu geçirilmiş sayılacağını söylemişlerdir.
2. Aşure Orucu. Muharrem ayının onuncu gününe "âşûrâ" denilir. Hz. Peygamber'in
bugünde devamlı olarak oruç tuttuğu rivayet edilmiştir. Fakat sadece o günde
oruç tutulması doğru görülmemiş, bunun yanında bir önceki veya bir sonraki günün
de oruçlu geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Bir rivayete göre Peygamberimiz
Medine'ye geldiğinde yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını görünce, bu
orucun anlamını yani ne için tutulduğunu sormuştu. Yahudiler, bugünün büyük bir
gün olduğunu; Allah'ın Mûsâ'yı ve İsrâiloğulları'nı düşmanlarından bugünde
kurtardığını ve Mûsâ'nın bu sebeple bugünde oruç tuttuğunu, kendilerinin bugünde
oruç tutmalarının da bundan kaynaklandığını söyleyince, Peygamberimiz "Ben
Mûsâ'ya sizden daha yakınım" demiş ve bugünlerde oruç tutulmasını emretmiştir (İbn
Mâce, "Sıyâm", 41). Aşure orucunu Câhiliye döneminde Araplar'ın tuttuğu ve Hz.
Peygamber'in de ramazan orucunun farz kılınmasına kadar bu orucu tutmayı
emrettiği rivayetleri de vardır (Müslim, "Sıyâm", 116). Daha sonra ramazan orucu
farz kılınınca aşure orucu bir yükümlülük olmaktan çıkarılmış, fakat aşure günü
oruç tutulması tavsiye edilmiş ve bugün oruç tutmak sünnet olarak devam
etmiştir.
3. Her Ay Üç Gün Oruç. Her aydan üç gün oruç tutmak, bunu özellikle her ayın 13,
14 ve 15. günlerinde yapmak müstehap kabul edilmiştir. Kamerî takvim (ay
takvimi) hesabına göre bugünlere "eyyam-ı bîd" denir. Peygamberimiz'in özellikle
ayın 13, 14 ve 15. günlerinde olmak üzere her ay üç gün oruç tutmayı tavsiye
ettiği rivayeti (Müslim, "Sıyâm", 181-182) yanında Hz. Âişe'nin,
Peygamberimiz'in her ay üç gün oruç tuttuğuna dair rivayeti de bulunmaktadır.
4. Pazartesi-Perşembe Orucu. Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak
da teşvik edilmiş bir nâfiledir. Peygamberimiz'in pazartesi ve perşembe günleri
oruç tuttuğu ve soruya cevaben de "İnsanların amelleri Allah Teâlâ'ya pazartesi
ve perşembe günleri arzolunur; ben amelimin arzı sırasında oruçlu olmayı tercih
ediyorum" (Ebû Dâvûd, "Savm", 60; İbn Mâce, "Sıyâm", 42) dediği rivayet
edilmektedir.
5. Zilhicce Orucu. Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak tavsiye
edilmiştir. Zilhicce ayının 10. günü kurban bayramının ilk günüdür.
Peygamberimiz'in zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmayı sürdürdüğü rivayet
edildiği için zilhiccenin ilk dokuz gününün, yani kurban bayramından önceki
dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Fakat sıkıntıya ve halsizliğe sebep
olacağı gerekçesiyle, hacda olanların 9. günü (arefe günü) oruç tutması mekruh
görülmüştür. Peygamberimiz arefe gününün faziletine ilişkin olarak "Arefe
gününden daha çok Allah'ın cehennem ateşinden insanları âzat ettiği bir gün
yoktur" buyurmuş, yine "Arefe günü tutulan orucun bundan önce ve sonra birer
yıllık günahları örteceği Allah'tan umulur" dediği (Müslim, "Sıyâm", 196-197)
nakledilmiştir.
6. Haram Aylarda Oruç. Haram aylar olarak anılan zilkade, zilhicce, muharrem ve
receb aylarında, perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak müstehaptır.
7. Şâban Orucu. Şâban ayında oruç tutmak müstehap sayılmıştır. Âişe vâlidemizin
belirttiğine göre Peygamberimiz en çok orucu şâban ayında tutmuş, şâban ayının
tamamını oruçla geçirdiği olmuştur. Fakat, pazartesi-perşembe veya her ay üç gün
ve benzeri gibi tutulagelen mûtat oruç dışında şâban ayının ikinci yarısında
oruç tutmak bazı âlimlerce mekruh kabul edildiği gibi, Şâfiî mezhebine göre
haram sayılmıştır.
8. Dâvûd Orucu: Gün aşırı oruç tutmak yani bir gün oruç tutup ertesi gün
tutmamak, Peygamberimiz tarafından "savm-ı Dâvûd" olarak nitelenmiş ve bu
şekilde oruç tutmanın faziletli olduğu ifade edilmiştir. Peygamberimiz bu
şekildeki oruç hakkında "En faziletli oruç Dâvûd'un tuttuğu oruçtur; o bir gün
oruç tutar, bir gün tutmazdı" demiştir. Sahâbeden Abdullah b. Amr, "Ben daha
fazlasını tutabilirim" deyince, Peygamberimiz bunun faziletli bir şekil olduğunu
ve daha fazlasını tutmaya çalışmamayı tavsiye etmiştir (Müslim, "Sıyâm",
187-192). Bu bakımdan gün aşırı oruç tutmak, en faziletli nâfile oruç olarak
değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen günlerde oruç tutmanın fazileti ve kişiye kazandıracağı
sevaplar konusunda birçok hadis rivayet edilmiştir. Oruç tutmanın tavsiye
edildiği günler incelendiğinde bunların belirlenmesinin gelişigüzel olmayıp,
belli bir periyoda göre düzenlendiği görülür. Bu bakımdan oruç tutmanın ruhî ve
bedenî yararları göz önüne alındığında yılın belli zamanlarında oruç tutmak
oldukça yararlı, tutulacak oruçları Peygamberimiz'in önerdiği günlerde tutmak
ise oldukça sevaplıdır. Bununla birlikte, oruç tutulması haram ve mekruh olmayan
günlerde kişi kendi durumuna ve tercihine göre istediği zaman nâfile oruç
tutabilir.
ORUÇ TUTMANIN YASAK OLDUĞU GÜNLER
Dinimizde, oruç tutmanın emredildiği, tavsiye edildiği günler olduğu gibi, oruç
tutmanın yasaklandığı veya hoş karşılanmadığı günler de vardır. Bazı belli
günlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayışının çeşitli sebepleri bulunmaktadır.
Yasağın mahiyetine ve ağırlık derecesine göre, bugünlerin bir kısmında oruç
tutmak haram veya tahrîmen mekruh sayılırken, diğer bir kısmında ise tenzîhen
mekruh sayılmıştır.
Oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında bayram günleri gelir. Peygamberimiz
iki vakitte oruç tutulmayacağını bildirmiştir ki birisi ramazan bayramının
birinci günü, diğeri kurban bayramı günleridir (Buhârî, "Savm", 67).
Ramazan bayramının sadece birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç
tutmak haramdır (bir görüşe göre tahrîmen mekruh). Bugünlerde oruç tutmanın hoş
karşılanmayıp yasaklanmasının anlamı açıktır.
Bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında, her birinin ayrı
bir anlamı da bulunmaktadır. Ramazan bayramı, bir ay boyunca Allah için tutulan
orucun arkasından verilen bir "genel iftar ziyafeti" hükmündedir ve bu
anlamından ötürü ona "fıtır bayramı (iftar bayramı)" denilmiştir.
Ramazan bayramının ilk günü bu yönüyle bir aylık ramazan orucunun iftarı
olmaktadır. Böyle toplu iftar gününde oruçlu olmak, Allah'ın sembolik ziyafetine
katılmamak anlamına gelir ki bunun en azından edep dışı olduğu ortadadır. Allah
için kurbanların kesildiği kurban bayramı günleri de ziyafet günleridir.
Peygamberimiz teşrik günlerinin yeme, içme ve Allah'ı anma günleri olduğunu
belirtmiştir (Ebû Dâvûd, "Savm", 50).
Hayız veya nifas halinde kadınların oruç tutmaları haramdır; oruç tutmaları
halinde tuttukları oruç geçerli olmayacağı gibi günah işlemiş olurlar.
Onlar bugünlere denk gelen ramazan oruçlarını daha sonra kazâ ederler. Esasen
şevval ayından altı gün oruç tutmanın tavsiye edilmesinin altında, kadınların ay
hali nedeniyle tutamadıkları oruçları derhal kazâ etmelerine bir fırsat
hazırlama düşüncesi bulunmaktadır.
Şevval orucunun erkekleri de içine alacak şekilde genelleştirilmesi ise, hem
kadınların bu durumlarının dikkatten kaçırılması hem de orucun herkesle birlikte
tutulmasının kolay oluşuna mâtuf olmalıdır.
Bazı günlerde oruç tutmak ise çeşitli sebeplerle mekruh sayılmıştır. Meselâ;
sadece aşure gününde oruç tutmak yahudilere benzemek ve onları taklit etmek
anlamını içerdiği için mekruh sayılmıştır. Kimi âlimlere göre sadece cuma
gününde veya sadece cumartesi gününde oruç tutmak, nevruz ve mihrican günlerinde
oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Ancak kişinin öteden beri alışkanlık haline
getirdiği oruç bugünlere rastlarsa, özel olarak bugünlerde oruç tutma kastı
bulunmadığı için, bunun bir sakıncası yoktur. Oruç tutmak için özellikle cuma
gününü seçmenin mekruh oluşu, bugünün müslümanların haftalık bayram günü kabul
edilmesidir.
Peygamberimiz, mûtat orucun denk gelmesi dışında, özellikle cuma günü oruç
tutmamayı tavsiye etmiştir.
Şek günü oruç tutmak mekruhtur. Havanın bulutlu olması gibi sebepler yüzünden
şâban ayının yirmi dokuzundan sonraki günün şâban ayına mı yoksa ramazan ayına
mı ait olduğu konusunda şüphe meydana gelirse, bugüne "şek günü" denilir.
Bugünün ramazan ayına ait olup olmadığında kuşku bulunduğu anlamına gelir. Bugün
herhangi bir oruç tutmak mekruhtur.
Şâban ayını oruçla geçiren kimsenin şek gününde orucu bırakmaması daha faziletli
olduğu gibi, mûtadı şek gününe denk gelen kimsenin bugünde oruç tutmasında da
bir sakınca yoktur. Peygamberimiz ramazanı bir veya iki gün önceden oruç tutarak
karşılamayı yasaklamıştır (Buhârî, "Savm", 11, 14; Müslim, "Sıyâm", 21; Ebû
Dâvûd, "Savm", 10).
Âlimler bu yasaklamaya sebep olarak ramazan orucuna ilâve yapılması endişesini
göstermişlerdir. Bu bakımdan şek günü ramazan orucuna niyetle oruç tutmak
tahrîmen mekruhtur. Fakat bugünde oruç tutmak genel olarak mekruh olmakla
birlikte nâfile niyetiyle tutulan orucun geçerli olacağı, hatta bugünün
ramazanın birinci günü olduğunun anlaşılması halinde farz olan oruç yerine
geçeceği söylenmiştir.
Ancak ramazanın başlama ve bitiş günlerinde müslümanlar arasında fitne ve
uyumsuzluk sokacak tutum ve davranışlardan şiddetle kaçınmak gerekir.
Gerekirse bir gün oruç sonradan kazâ edilebilir ama sebep olunan fitneyi ve
huzursuzluğu telâfi etmek, ortadan kaldırmak kolay olmaz.
İki veya daha fazla günü, arada iftar etmeksizin birbirine ekleyerek oruç tutmak
mekruhtur. Buna visâl orucu (savm-i visâl) denir.
Âişe vâlidemizin belirttiğine göre Peygamberimiz müslümanlara acıdığı için visâl
orucu tutmalarını yasaklamış; kendisinin bu şekilde oruç tuttuğu hatırlatılınca
da "Siz benim gibi değilsiniz; beni Rabbim yedirir, içirir" (Müslim, "Sıyâm",
55-58) diye cevap vermiştir.
Kadınların aile ve toplum içerisindeki statülerine ilişkin olarak oluşan anlayış
doğrultusunda, kadının kocasından izinsiz olarak nâfile oruç tutmasının hoş
olmayacağı yönünde görüşler ileri sürülmüştür. Bu gibi anlayışların günümüz
sosyal ve aile ilişkileri açısından yerinde olmadığı açıktır.
Maaş veya ücret karşılığı çalışan kimseler, iş veriminin düşmesine yol açması
durumunda nâfile oruç tutmamalıdır. Buna mukabil işverenlerin ramazan ayında,
oruç ibadetinin kolay ve rahat biçimde yerine getirilebilmesi için birtakım
önlemler almaları ve düzenlemeler yapmaları gerekir.
Hacılar, oruç tuttukları takdirde güçsüz ve yorgun düşme ihtimalleri bulunduğu
takdirde, zilhiccenin 8 ve 9. günleri olan "terviye" ve "arefe" günlerinde oruç
tutmamalıdır. Çünkü hac ibadetini yaparken daha zinde ve canlı olmaları,
öncesinde nâfile oruç tutmuş olmalarından hayırlıdır.