Kurban, kelime anlamı ile yakınlaşma demektir. Buradan hareketle, kurban
kesmek; Allah’a yakınlaşma gayesiyle, O’nun verdiği mallardan, kurban edilmesi
mümkün olan birini, yine O’nun rızası için boğazlamak demektir.
Kurban kesmek, ilk insanla beraber başlamıştır. Hz.Adem’in çocukları Allah için
kurban kesmişlerdi, ama birisinin niyeti halis olmadığı için onun kurbanı kabul
edilmemişti. Kardeşinin kurbanı ise kabul edilmişti. Diğeri de onu kıskanmış ve
öldürmüştü. Bu olayı bize Kur’ân-ı Kerim nakleder. (Mâide 5/27) Buradan
hareketle kurbanda asıl olanın Allah rızası için kesme olduğunu da anlıyoruz.
Bunun dışında Kur’ân-ı Kerim’de pek çok yerde çeşitli vesilelerle önceki
peygamberlere emredilen kurbanlardan, hacda kesilecek kurbanlardan söz edilir.
Bütün dinlerde kurban vardır. Nihayet Kevser Suresi’nde ise Hz. Muhammed
(s.a.v)’e hitap edilerek onun ve ümmetinin kurban kesmesi emredilir. Hz.
Peygamber de Medine’de sürekli kurban kesmiş ve hacda ise, muhtemelen altmış üç
yıllık ömrünü esas alarak, 63 tane kurban kesmiştir.
İbn Mâce’nin naklettiği hasen derecesinde bir hadisi şeriflerinde ise: “Kim
imkan bulur da kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın” buyurmuştur.
Hac Suresi’nde Allah (cc): “Kurbanlarınızın etleri ya da kanları Allah’a
ulaşmaz; ama sizin takvanız Allah’a ulaşır.” (22/37) buyuruyor. Buna göre,
kurban kesmenin asıl amacının Allah’ın emrini yerine getirmek, böylece takvalı
olduğunu göstermek olduğu anlaşılır. Bunun anlamı, Allah isterse en değerli
malımızı dahi O’nun yoluna feda edebiliriz, demektir. Tıpkı Hz. İbrahim’in
İsmail’i kurban etmeye karar vermesi gibi, gerekirse bizim de canımızı dahi
kurban edebileceğimizi göstermektir. Bir bakıma da kurban malperestlik duygusunu
kırmak, Allah’ın rızası karşısında her şeyimizden geçebileceğimizi göstermek
anlamına gelir.
Kurban ibadetinin asıl amacı Allah’ın rızasını kazanmak ve O’na yakınlaşmayı
arzu etmektir. Kurban kesen, bu ibadetiyle Allah’a yaklaşmış ve O’nun
hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve
dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar
yararlanır. Görüldüğü gibi bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka
fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; -fıkhi hükmü ne olursa olsun-
Müslüman toplumların simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak
asırlardan beri dini hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir
Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır
olduğunun sembolik bir ifadesidir.
İslam Dini; ferdi, ruhi-derûni hikmetlere ve insanî erdemlere ulaştırmayı
öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve
uygulamalar da getirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekât, hac ve
kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu ibadetler başlangıçtan bütün Müslüman toplumlarda, genel
esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni
nesillere intikal ettirilmiştir.
Kaynak : Sorularla İslamiyet
Kurban'la İlgili Bir Ayet : “Kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık)
hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını
ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”
(Hacc Suresi, 28)
Kurban'la İlgili Bir Hadis : “Allah her şeyde iyi davranmamızı emretti;
öldürürken bile incitmeden öldürün, hayvan keserken hayvanı fazla acıtmayın,
keseceğinizde bıçağınızı iyice bileyin ki hayvan acı çekmesin.”
(Nesai, Dahâyâ, 26)