Hadesten Tahâret Nedir , Namazdan Önce Abdest Almak Almak
Hades genel olarak hükmî kirlilik, hadesten tahâret de bu hükmî kirlilikten
temizlenme demektir. Abdestsizlik durumu yani namaz abdestinin olmayışı ve
cünüplük hali, dinî literatürde hades yani hükmî kirlilik olarak nitelendirilir.
Hadesten tahâret, namaz abdesti olmayan bir kimsenin abdest alması, gusül
yapması gereken bir kimsenin gusül etmesi yani boy abdesti alması demektir. Bu
çeşit tahâret, maddî kirleri giderme, beden sağlığını koruma gibi birçok yararı
içinde bulundursa da esas itibariyle başka hikmetlere mebnî dinî muhtevalı ve
ibadet içerikli (taabbüdî) bir temizliktir.
Bilinen namaz abdestinin olmaması durumu, küçük hades diye; cünüplük, âdet
görme (hayız) ve loğusalık gibi, gusül yapmayı gerektiren durumlar ise büyük
hades diye adlandırılır.
Cünüp olan kimseler, boy abdesti almadan namaz kılamazlar. Aynı şekilde âdet
yahut loğusalık halinde olan kadınlar da bu halleri devam ediyorken namaz
kılamazlar. Bu halleri sona erdikten sonra, namaz kılabilmek için boy abdesti
almaları gerekir. Boy abdesti almak için su temin edemeyen veya su bulduğu halde
bu suyu kullanma imkânı bulamayan kimseler teyemmüm ederler. Aynı durum, namaz
abdesti almak için su bulamayan kimse için de geçerlidir. Tilâvet secdesi ve
şükür secdesi gibi namaz benzeri işler (eksik namazlar) için de hadesten
temizlenmiş olmak yani abdestli bulunmak şart görülmüştür.
Namaz kılarken herhangi bir sebeple abdest bozulursa namaz da bozulmuş olur.
Namaz kılarken bilerek abdest bozucu bir fiil işleyen kişinin namazı bozulur.
Ancak bu iş, namazın sonunda yapılmış ise, kişi kendi fiili ile namazdan çıkmış
sayılacağı için Hanefîler'e göre namaz bozulmaz.
Özel durumlarında kadınlar namaz ve oruç gibi ibadetlerden muaftır. Kur'ân-ı
Kerîm'de hayız durumunun bir eza ve rahatsızlık hali olduğu bildirilmekte ve
erkeklerin bu durumdaki eşleriyle cinsel ilişkide bulunmaları yasaklanmaktadır.
Hz. Peygamber, bu durumda olan kadınların namaz kılmayacaklarını ve oruç
tutmayacaklarını açıklamıştır. Kadınlar bu dönemlerinde kılamadıkları namazları
kazâ etmeyecekler, fakat tutamadıkları oruçları kazâ edeceklerdir. Bu hükümler
üzerinde icmâ edilmiş ve bu konuda aykırı bir görüş öne sürülmemiştir. Öte
yandan özel durumlarında kadınların namaz ve oruç gibi ibadetlerden muaf
tutulması, bir "haktan mahrumiyet" değil, "görevden muafiyet"tir. İbadetler, bir
dinin temel unsurları içerisinde yer alması bir yana, o dinin alâmet-i fârikası,
ayırıcı özelliğidir. İbadetler, diğer sosyal ve hukukî kurumlardan farklı
olarak, zamana ve zemine göre değişme göstermeyen sabit konulardır. Üzerinde
görüş birliği sağlanmış ibadet konularında değiştirme yapılacak olursa, din,
kendine mahsus özelliklerini yavaş yavaş yitirir ve tanınmaz hale gelir. Bu
bakımdan özellikle ibadet konularında gerçekleşmiş olan icmâlara dikkat etmek,
bunlara aykırı davranmamak şarttır. Zaten bu tür icmâlara aykırı davranmak,
öteden beri âlimler tarafından bid`at ve sapıklık olarak değerlendirilmiş, hatta
konunun önem derecesine göre bazı icmâları inkâr edip karşı gelmenin küfür
olacağı belirtilmiştir.
Kaynak : Diyanet İlmihal
Şerafeddin Kalay'ın Siyer Vakfı'nda düzenlenen Samed Medresesi kapsamında yapmış olduğu Fıkıh derslerinden; "Hükmî Taharet ve Temizlenme Yolları (Abdest, Gusül Abdesti)" başlıklı dersi.
Kategori :Namazın Dışındaki Farzlar ( Hadesten Tahâret )