Bu ibadeti oluşturan fiillerden hangilerinin farz veya vâcip, hangilerinin
sünnet ve âdâb olduğu konusunda fakihlerin görüş ayrılığına düşmesinin sebebi,
Hz. Peygamber'in sahâbeye ibadetleri, hangi alt fiilin farz veya adâb,
emredilmiş veya tavsiye edilmiş olduğu açıklama ve ayırımını yapmaksızın bütün
halinde uygulayarak ve fiilen örnek olarak göstermiş, sahâbenin de ibadetleri
Hz. Peygamber'den gördüğü ve öğrendiği şekilde yapmaya çalışmış olmasıdır
. Daha sonraki dönemde fakihler bu rivayet ve bilgileri inceleyip hangi fiilin o
ibadetin ana unsuru, hangilerinin de tavsiye edilen fiiller olduğunu belirlemeye
çalışmışlardır. Bu durum, bir ibadetin farz ve sünnetleri konusunda fakihlerin
farklı sonuçlara varmasını kaçınılmaz kılmıştır. Böyle olunca ibadetlerin ifası,
bir mezhebin belirlediği farz çizgisinin altına düşmediği müddetçe kişiyi
prensip olarak sorumluluktan kurtarırsa da, madem ki ibadetler Allah'ın rızâsını
kazanmak, ona kulluğumuzu ve bağlılığımızı en iyi şekilde arzetmek için yapılır,
o halde ibadetlerin mümkün olduğu ölçüde bütün farz, sünnet ve âdâbıyla
yapılması gerekir.
Gusle besmele ve niyet ile başlamak, öncelikle elleri ve avret yerini yıkamak,
bedenin herhangi bir yerinde kir ve pislik varsa onu gidermek, sonra namaz
abdesti gibi abdest almak, fakat su birikintisi varsa ayakların yıkanmasını sona
bırakmak, abdestten sonra önce üç defa başa, sonra sağ, sonra sol omuza su
dökmek, sonra diğer uzuvları yıkamak, her defasında bedeni iyi ovuşturmak, her
âzayı üçer defa yıkamak, suyun kullanımında aşırı davranmamak, avret yerlerini
örterek yıkanmak, gusül esnasında konuşmamak, gusülden sonra çabucak giyinmek
guslün belli başlı sünnet ve âdâbındandır. Abdestin âdâbı sayılan diğer güzel
davranışlar gusül için de geçerlidir.
Müslümanın kaplıca, yüzme havuzu, hamam gibi umuma açık yerlerde yıkanırken
avret yerlerini örtmede titizlik göstermesi, başkasının açılan avret yerlerinden
gözünü sakındırması, ayrıca bu yerlerde sağlık ve temizlik kurallarına da âzami
ölçüde uyması gerekir. Hz. Peygamber hamama bir örtü ile girilmesini emretmiş,
avret yerlerini açarak veya çıplak yıkanan kimselere meleklerin lânet edeceğini
haber vermiştir (Ebû Dâvûd, "Hammâm", 2-3; Nesâî, "Gusl", 2). İslâm
bilginlerinden hamama gitmeyi doğru bulmayanlar da dönemlerinde hamamlardaki
açıklık ve hayasızlıktan şikâyetçi oldukları için bir bakıma tepkisel davranıp
karşı tedbir almaya çalışmışlardır.
Hadislerde ve fıkıh kitaplarında bu konuda dile getirilen kaygı ve sakıncalar, o
dönemde insanların örtünmeye ve edebe dikkat etmeksizin fütursuzca soyunup
yıkandığı hamamların komşu ülke ve bölgelerde yaygın olması, aynı âdetin
müslümanlar arasında da yayılma istidadı göstermesi sebebiyledir. Bu tehlike ve
sakıncanın bulunmadığı dönemlerde hamamlar ve umumi temizlik mahalleri İslâm'ın
temizliğe verdiği önemin bir yansıması olarak İslâm toplumunda giderek
yaygınlaşmış, neticede bu eserler İslâm medeniyet ve mimarisinin ayrılmaz bir
parçası olmuştur
Kaynak ; Diyanet İLMİHAL I İMAN VE İBADETLER